KASABAYA BİR ÇİFT SÖZ : 8 KASIM STADI BİZİMDİR; KALE DİREKLERİ SİZİNDİR.

Perşembe, Kasım 29

A be lüle, n'oldu büle, çabuk süle...
Radikal Spor'daki Türkiye Kupası yazı dizisi devam ediyor. Sezgin Rızaoğlu yazdı...  
Yazı dizimizin bugünkü bölümünde bir kupa efsanesi olan Lüleburgazspor'un 1979-80 sezonunda yazdığı destana göz atıyoruz. Bir başka konu başlığımız da 2. Lig takımı olmasına rağmen kupayı kazanan Ankaragücü. Sarı-Lacivertliler'in bu başarısını '12 Eylül cuntacıları', ''Buyurun Birinci Lig'e'' diyerek taçlandırmıştı.
“Bir takım çıktı. Mütevazı bir kent takımı... Hani fotoğraf çektirmek için bile İstanbul 'un üç büyüklerinin yanına sokulamazdı bu takım... Fakat Türkiye Kupası'nda kura cilvesi karşı karşıya getirmişti onları. O mütevazı takım geldi, İstanbul'un göbeğinde o üç büyüklerden birini kupanın dışına itiverdi... Sonra da ikincisini...” der Halit Kıvanç ‘Gool diye diye’ kitabında, 1979–80 sezonundaki Türkiye Kupası’nı anlatırken.
35.000 nüfuslu bir kentin temsilcisi olan o takım, Lüleburgazspor’dur. O yıl, İkinci Lig’deki ilk sezonlarıdır. Mütevazı kadrosuyla takım ligde küme düşmeme mücadelesi veriyordur. Türkiye Kupası ise ikinci plandadır. İlk turda evlerinde Karabükspor'u 4-0'la geçer. İkinci turda ise Boluspor'u 3–2 mağlup ederek tur atlar ve Serpil Hamdi Tüzün’ün çalıştırdığı Beşiktaş ’la eşleşir. Artık mücadele iki maç üzerindendir. Trakya temsilcisinin toprak sahasında oynanan ilk maç golsüz berabere biter. Hatta Beşiktaşlı Mehmet Ekşi’nin saha toprak olduğu için karşılaşmaya çıkma konusunda nazlandığı söylenir.
İstanbul’daki rövanş için Lüleburgaz’a şans verilmez. Ama 90 dakikanın sonunda İnönü’deki skor tabelası 2–1 ile Lüleburgaz’ın bir üst tura çıktığını gösterir. Üstelik takım, daha 18. saniyede Beşiktaş’a gol atmayı başarır. Büyük başarıya imza atan o takımın unutulmaz oyuncularından biri olan İsa Gabralı, bir dergiye verdiği röportajda o maçtaki galibiyet taktiğini şöyle anlatır: “O yıllarda en iyi yaptığımız işlerden biri Hollanda Milli Takımı'nın kullandığı ofsayt taktiğini uygulamaktı. Bu tuzağa Beşiktaşlılar ve özellikle de bugün aramızda olmayan santrfor Bora sık sık düştü.”
Lüleburgazspor bu büyük zaferin ardından Mersin temsilcisi Tarsus İdmanyurdu ile eşleşir. Sahasında ilk maçı 2–0 kazanan Trakya ekibi rövanşta 2–1 yenilmesine karşın çeyrek finale yükselir. Rakip Ziya Şengül yönetimindeki Fenerbahçe ’dir. İlk maç evlerindedir ve 0–0 biter.
19 Mart 1980'de oynanan rövanş maçının yeri, Lüleburgazlı futbolcuların yakından bildiği İnönü Stadı’dır. Fenerbahçe maça iyi başlar, daha 10 dakikada Raşit Çetiner’le golü bulur. Ama Trakya ekibi yılmaz. 38 dakikada Musa Gabralı’nın golüyle cevap verirler. İlk yarı 1–1 berabere biter. İkinci yarı Fenerbahçe yine saldırır. Akın üstüne akın ama Lüleburgaz kaleyi sonuna kadar savunur. Kadrosundaki Musa ve İsa’dan dolayı “Peygamberler Takımı” denilen Lüleburgazspor’u sanki ruhani bir güç koruyordur. Mücadele 1–1 biter ve Lüleburgazspor averajla yarı finale çıkar. Küçük bir kasaba takımı, aynı sezonda iki İstanbul devini saf dışı bırakır. Ertesi gün bir gazetede “A be lüle, n'oldu büle, çabuk süle…” başlığının atılmasına vesile olur. Ardından yarı finalde Galatasaray ’la eşleşmeyi bekleyen takım, Altay’la oynar. Sahadan 4–1 ve 2–0 mağlubiyetlerle ayrılan takım, kupaya veda eder ama Türkiye Kupası tarihine geçer.
(...)
 
TribünDergi kaynaklıdır.

1 yorum:

  1. keşke 18 saniye golünün sahibinin adı doğru yazılsaydı. beşiktaş karşısında ilk golün sahibi isa değil musa gabralıdır.
    yinede lüleburgazsporlu olmak ne kadar güzel birşeymiş. gece gece okuyunca bir kez daha anladım

    YanıtlaSil